SAHNE SİZİN...

BENLİK SUNUMU: Bireylerin başkalarının üzerinde belirli bir izlenim yaratmak amacıyla sergiledikleri davranışlar ve iletişim biçimleridir. Dış dünyaya yansıttığımız imajımız, sosyal medya paylaşımlarımız kusursuz bir şekilde tasarlanıyorken ayna karşısında gördüğümüz aynı kişi mi gerçekten? Yaşadığımız hayatta hepimizin bulunduğu ortama göre rolleri bulunur. Aynı gün içerisinde bir iş yerinde çalışan rolündeyken ortamın değişmesi ile arkadaş, sevgili, çocuk, anne veya baba rollerine bürünürüz. Davranışlarımız içinde bulunduğumuz sıfata göre değişkenlik gösterir. Seçtiğimiz kıyafetlerden konuşma şeklimize, yaptığımız paylaşımlardan vücut dilimize kadar çoğu şey başkalarının bizi nasıl algılayacağına dair mesajlar içerir.Bilinçli veya bilinçsiz eylemlerimiz sosyal etkileşimlerimizin temelini oluşturur. Çevremizdeki insanlarla kurduğumuz her etkileşim aslında bir tür performanstır. Farkında olmasak bile kendimizi farklı şekillerde sunar karşı tarafın beklentilerine uyum sağlamaya çalışırız. Bulunduğumuz ortamlara göre farklı benlikler sergileriz. Bu adaptasyon ve sunum çabası benlik sunumunun ta kendisidir.
Benlik Sunumu kuramı 1959 yılında Erving Goffman'ın yayınladığı kitabı "Günlük yaşamda benliğin sunumu" ile Sosyal Psikoloji ve Sosyoloji alanlarının araştırma konusu olmuş ve kişilerin günlük yaşamdaki davranışları incelenmeye başlanmıştır. Goffman eserinde Benlik Sunumunu şu şekilde özetler: "Tıpkı bir tiyatro sahnesinde oyuncuların rollerini sergilemesi gibi bireyler de günlük hayatta farklı sosyal ortamlarda farklı roller üstlenir. Ve bu rolleri sergileyerek başkaları üzerinde belirli izler bırakmaya çalışırlar. Bu süreçte görünüşümüzden davranışımıza kadar her şey karşımızdaki "Seyirciler" üzerinde bir etki yaratma amacı taşır. Yeni bir işe başladığınızı düşünün. Ya da yeni bir ilişkiye. Her iki süreçte de özenle seçilmiş davranışlarımız düşünerek kurduğumuz cümlelerimiz olacaktır. Kendimizi karşı tarafa tamamen açmaz, nasıl görünmek istiyorsak o role bürünür, kontrollü hareket ederiz. Büründüğümüz bu kişilik potansiyeli yüksek başarılı bir çalışan ya da ideal bir partner imajı taşır. Zaman geçtikçe kontrolü azaltarak alt benliğimizi adım adım ortaya çıkarmaya başlarız. Bunun gibi yüzlerce rolü bu hayatın içerisinde defalarca yaşıyoruz. Böyle söylendiği zaman "Mış" gibi hayatlar yaşadığımızı düşünebilirsiniz. Bu düşüncenin yanıltıcı olduğunu söyleyebilirim. Çünkü nasıl davranışlar sergilediysek günün sonunda o insanlarız. Yönelimlerimiz konusunda özgürsek, herhangi bir dayatmaya maruz kalmadan seçimler yapabiliyorsak, karakterimizin bizi götürdüğü yerdeyiz. Aksi takdirde başarısız, mutsuz, yetersiz insanların olmadığı bir dünyada yaşıyor olurduk. Sosyal canlılar olarak değişen bu dünyada rollerimiz kadar kaygılarımız da değişkenlik gösterir. Tarihe bakıldığı zaman ilk dönemlerde yaşamış insanların kaygılarının hayatta kalmak üzerine olduğunu görürüz. Avlanmak, yiyecek kaynaklarını güvence altında tutmak, tehlikelerden korunacak güvenli bir yer bulmak, vahşi hayvanlar ve doğal tehlikelerden korunmak, su kaynaklarını güvence altına almak gibi kaygılar taşıyorken değişen dünya ve insanlar ile kaygılarda şekil değiştirdi. Erişilebilirliğin arttığı, insan ilişkilerin önem kazandığı bu dönemde sosyal kaygılar da kaygı listesindeki yerini aldı.
Kaygı duyduğumuz konuların içinde kaybolmak yerine bu durumu motivasyon kaynağı haline getirerek itici gücümüzü oluşturabiliriz. Kendimizi tanıyarak başlamamız gereken bu yolculukta umarım ●Değer ve inançlarımızın farkına vardığımız ●İlgi ve tutkularımızı keşfettiğimiz ●Kişiliğimizi ve buna bağlı davranışlarımızı anlamlandırarak, duygularımızı ve bu duygular içerisindeyken kendimizi kontrol edebildiğimiz bir yolculuğun parçası haline geliriz. ♡ Hayatın bu sonsuz yolculuğunda attığınız her adım umarım hayallerinize doğru atılan adımlar olur. Amaçlarınıza ulaştığınız en iyi versiyonunuza dönüşerek mutlu ve başarılı bir hayat yaşamınız dileği ile. ♡Sümeyye Koç

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar