KOMŞUNUN BAHÇESİ
Komşunun bahçesi daha yeşil gelirmiş insana.
Bu tespit o kadar yerinde ve geçerli ki… Sahip olduğumuz her ne varsa, bir süre sonra gözümüzdeki cazibesini yitiriyor. Olması gerekenmiş, hatta hep varmış gibi gelmeye başlıyor ve zamanla sıradanlaşıyor. Öncesinde sahip olmak için verdiğimiz mücadele unutuluyor, yerini alışkanlığa bırakıyor. Bunu; ilişkilerimizde, içinde bulunduğumuz iş yerinde, okuduğumuz okulda, arkadaş çevremizde, yani hayatımızın her alanında yaşıyoruz.
Bu durumun elbette normal olduğu yanları var. Hayat, bizi sahip olduklarımıza alıştırıyor. Bu alışma hali, acı ve üzüntü duyduğumuz konularda toparlanmamızı sağladığı gibi, hayatımıza devam edebilmemizi de kolaylaştırıyor. Ama alıştığımız şeyin bir pencereyi süsleyen çiçek gibi zamanla gözümüze görünmez hale gelmesi de işin büyüsünü bozuyor.
Unutmak istemesek de, biz insanlar yanımızda olanı önce konfor alanı gibi görüp sonra da sıradanlık hissiyle değerini kaçırabiliyoruz. En sevdiğiniz yemeği düşünün… Her gün yediğinizde, bir süre sonra lezzeti azalmaya başlar. Çünkü insan, zamanla alışır ve doyar. Doyum geldiğinde ise başka şeylere yönelme isteği doğar. İşte bu yüzden komşunun bahçesi uzaktan bakana hep daha yeşil görünür.
Bu sözü duyduğumda yazma isteği uyandı içimde. Çünkü aynı durumun ilişkilerimizde de yaşandığını fark ettim.
Bir eşyadan sıkıldığınızda yenisini alabilir, alternatifini seçebilir hatta çöpe atabilirsiniz. Ama konu ilişkiler olunca iş değişiyor. Çünkü burada devreye değerler, duygular, anılar giriyor. Aynı rahatlığı ve umarsızlığı gösteremiyoruz. Ama bunu ummakla kalıyoruz gün sonunda…
Eşyaları atmak konusunda düşündüğümüz kadar, bir insanı kaybetmek ya da kırmak konusunda düşünmüyoruz. İlişkilerde yitirme korkusunu duymadan hareket etmeye çalışıyoruz. Yaşanan günlerin değerini, hissedilen duyguların anlamını, kurulan hayallerin kıymetini yok edip kırıp geçiyoruz. Sanki marifetmiş gibi.
Belki de bizi bu hale getiren şey; her şeyin hızlı, kolay ve erişilebilir olması. Seçeneklerin artması ve tüketimin hızlanmasıyla birlikte, "ne kadar tüketirsen o kadar varsın” düşüncesinin zihinlerimize yerleşmiş olması.
Bir evden taşınırken bastığımız merdivenleri, tuttuğumuz kapı kolunu bile anlamlandırırken, insan ilişkilerine aynı hassasiyeti göstermemek ne kadar garip, değil mi? Üzüldüğümüz yerden üzmeye çalışmamız da bambaşka bir ironi ve ayrı bir yazı konusu.
Emin olun o yeşil görünen bahçenin sahibi, sizin bahçenizdeki çimlerin daha güzel olduğunu düşünüyor.
"Keşke cazip görünen şeyler sadece bahçeler olmuş olsaydı.
Sevgilerimle
Sümeyye Koç

Bu durum bana çok tanıdık geliyor. Hatta şöyle tanımlayayım; başkalarının gülüşlerine hayran kaldığım zamanlar oluyor. Çıkıp aynanın karşısına geçip tebessüm ettiğimde canım sıkılıyor bazen (: Ben niye onlar gibi güzel gülemiyorum diye düşünüyorum sürekli. Henüz kazanamadığım bi kavgam bu benim. Gülüşümün güzel olduğunu söyleyen birini bulana kadar da gülümseyeceğim :D
YanıtlaSil